15 Şubat Komplosu -1. bölüm / Sinan Dersim

Komplo Kürt özgürlük direnişinin bitirilmesine dönük 9 Ekim 1998 Suriye çıkışıyla başlayıp 15 Şubat 1999’da TC cellatlığına teslim edilmekle son bulacağı sanılan bir komploydu. Gelinen aşamada komplo AKP-MHP çeteci hükümetinin ve TC devletinin sonunu getiren olmuştur.

Sayın Abdullah Öcalan’dan neden rahatsızlık duyuldu, neden bu komploya ihtiyaç duyuldu? Nedeni, Kürt halkının inkâr ve yok sayılmasına karşı, büyük partileşme, büyük ordulaşma ve büyük halk örgütlülüğünü açığa çıkarmasında ve mezar tabutluğunda çivisi çakılan ölü Kürdün dirilişini sağlamasından ötürüydü.

Abdullah Öcalan ve PKK Kürt Dirilişinde Milat Öncesi ve sonrasıdır

Sayın Abdullah Öcalan Önderliği, reel sosyalizm yıkımından sonra kapitalist modernitenin sosyalizm karşısında zaferini ilan ettiği günlerde ‘Sosyalizmde ısrar İnsanlıkta ısrar’da inatçı bir çizgi ve karşı koyuştu. Bu çıkış, karşı koyuş Kürdistan kadar Ortadoğu ve dünya halklarının özgürlük bilinçlerini ayakta tutan moral niteliğindeydi. Bu moral çıkışla Kürdistan’a, Ortadoğu halklarına ve dünya halklarına kapitalist modernitenin toplum sorunlarını çözemeyeceğini, çözücü olamayacağını, tek çözüm gücünün toplumsallık ve sosyalizm olacağında ısrarlı duruşa karşı bir komploydu.

PKK çok geç kalmış/kalmışlığın ağır toplumsal, sosyal, kültürel derin karanlıkların dehlizlerinde çıkıp gelen hareketti. Ayakta kalması, ancak kendinden doğru başlangıç, çıkış yapmasıyla başarabilirdi. İmkânsızı imkânlı, yokluğu varlık, umutsuzluğu umut, başaramazı başaran olmasıyla ancak bu karanlık dehlizleri yırtıp gün yüzüne çıkış yapabilirdi. Bu da hiç kolay başarılacak bir şey değildi. Güçlü irade, inat, bağlılık ancak bu başarıyı sağlayabilirdi. Önder Apo ve PKK işte bu inat adıydı.

İnat, direniş, direnmeyle yol aldıkça/alındıkça karanlıklar aydınlığa, aydınlık umut sıcak süzmeleriyle ölü toprağı canlandıran mahşerli günlerin habercisi, zorluğun doğuş ebesi olmaktaydı.

20. yüzyılda ezilen sınıflar, halklar, uluslar kendi devrimlerini yaratırlarken, Kürt halkı tarihin en karanlık dehlizlerine kapatılmıştı. Ezenler ve onların temsilcileri, yine kapitalist modernite güçlerince Kürtlere “hiç yaşamamışlar, hiç var olmamışlar” şeklinde bakılmış, böyle bir halkın varlığını değil sözle dile getirmek, düşünmek bile büyük günah sayılmış, buna cesaret edenler nice yöntemlerle cezalandırılmıştır. Nasıl ki, iktidarcılığın, devletçi sınıflı uygarlığın ilk köleleştirdiği insan, kirli ve suçlu uygarlığı kadının köleleştirilmesi üzerinden kendini var ediyorsa, Kürt halkının ‘yokluğu’ üzerinden Ortadoğu’da sömürgeci ulus-devlet sistemi de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın PKK çıkışına ve tarihi ret hareketine kadar öyle yaklaşmaktaydılar. Önder Apo ve PKK buna inat ayakta kalma ısrarıyla bu yok edicilik, yok saymaya karşı direnme/direnişçilerdi. Bu yok etmenin, yok sayılmanın karşında ‘varız’, var olacağız’ onurlu duruşundaki ısrar, kararlılık komplocular için ortadan kaldırılması gereken amaç haline gelmekteydi. Ölü ve yok sayılanın, dirilmez denilenin dirilmesini kabullenemiyor, hazmetmiyorlardı. Ya kölelik, ajanlık, düşkünlük durumuna rızalık ya da yok edilişin dışında size başka yol yok demenin adı olmaktaydı uluslararası komplonun kendisi.

Esas acı olansa, 20 yüzyılın başından PKK çıkışına kadar sadece ezenlerin bu yaklaşımları değil; ezilenler adına hareket ettiklerini söyleyenlerin mevcut kapitalist modernitenin aklına ruhuna göre Kürt ve Kürdistan gerçeğine yaklaşmaları daha büyük acı olmaktaydı. Sadece Ortadoğu’da değil, dünya çapında tarih sahnesinden en vahşi ve acımasız politikalarla dışlanan bir halk en ilerici denilen sol-sosyalist-devrimci güçlerin bile yok saydığı, görmezden geldiği, gericilerin ‘bunlardan bir şey çıkmaz’ dediği Kürt halkını Kürdistan’ı bu karanlık dehlizlerde tutulmasını örgütlü tepkilerini gösteremediklerinde zımni, fiili destekleyen duruma düşüşleriydi. Kürt halk Önderi Abdullah Öcalan ve PKK önderliğindeki çıkış ancak bu durumu reddetmiş, hesap sormuş, yüzyıllık inkâr yok etme siyasetini yırtıp atabilmiştir. Bu çıkış ve gelinen bugünkü aşamaya bakıldığında Kürdistan Devriminin tartışmasız zaferi aşamasına gelindiği rahatlıkla söylenilebilir. Bu yönüyle uluslararası komplo 23 yıl geçmesine karşın amacına ulaşamamış, mevcut haliyle yenilgili durum içindedir.

[1. bölümün sonu]

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir