Anlamına Uygun / Sinan Dersim

Günün anlamı örgütlenmek, direnmek, dayanışma içinde olmak ve birbirini doğru anlamak, ortak işe birlikte koşmaktır. Newroz belki tüm bunların toplamıdır. Bunun için bu yıl Newroz’un sloganı “Özgürlük kazanacak!” olmuştur.

Amed, İstanbul deklarasyonunda Kürtler ve Türkiyeli devrimci, sosyalist, demokratik güçlerin ortak çıkış sloganı ilk kez bu kadar netleşmiş, buluşmuştur. Bu anlamda 2022 Newroz’unun halkların ortak Newroz’una dönüşeceği kesindir.

Tabii bu Newroz ve daha önceki Newroz’lar hep önümüze yeni görevler koymayı bildi. K. Kürdistan’da 1988’den bu yana Newroz direniş günü, özgürlüğün sıçramalı çıkış günü olagelmiştir. Bir nevi 612’de Dehak’ın başına inen balyozun, 1981’de Esad Yıldıray’nın başına inen Mazlum Doğan balyozu!..1988 Cizre’de Şırnak’ta Kürt serhildanın eline geçen balyoz olmuş, anlamına uygun yeni gün doğuşu çıkışı olmuştur. Kürdistan halkı 1988 Newrozu’yla korkak kölelik teslim karanlığını yırtmış, cesaret zafer Newroz’una adım atmıştır.1988’den bu yana Kürdistan, Türkiye ve bölge sathında Newroz öz direniş anlamına uygun hep beklenen hesaplaşma günü olmuştur.

2022 yılı Newroz’u bize daha ağır bir sorumluluk yüklemiştir. Hangi sorumluluk? Devrim yapma sorumluluğu! Üçüncü yolla bu ifadeye kavuşmuştur. Üçüncü yol egemenlikçi faşist sistemle hesaplaşma, köprüleri atma, faşizmi yıkma deklarasyonudur. Önüne böyle bir görev koyarak Amed’te, İstanbul’da Newroz’un faşizmle rövanş savaşına giriyoruz çağrıcıları olmuşlardır. Bu çağrının sonucunu bu görevle kendimizi ne kadar donatıp donatmayacağımız tayin edecektir.

Kendi eksikliklerimiz en büyük engelimizdir. İkna olmakla yapmak arasında büyük bir fark ve uçurum vardır. Bir bütün olarak ikna olunamayacağına göre, ikna olanlarla  yürümek, yürüyüşte disiplin ciddiyet yakalamak önemlidir. Farklılıklarımızın, çeşitliğimizin doğru anlam bağıyla buluşmadıkça birlikte yürümenin de zor olacağı yeterince deneylenmiş, kavranılmıştır. Kavram bağı kavganın doğru bağına dönüşmedikçe yan yana yürüyüşte hep tökezleme olacaktır. Kavram bağı kavganın mihenk taşı haline getirmeyişimizdendir ki sıçramalı geçişler olmamakta, devrim hattına girilmekte zorluklar yaşanılmaktadır.

Mesela Üçüncü Yol deklarasyon imzacılarının bakış, yorum düzeyleri acaba aynı mıdır? Bu soruya cevap kuşkuludur. Keza kadın özgürlüğü, ekolojik toplum tanımlarında da bu kuşku vardır. ‘Cinsiyet özgürlükçü’ kavramı toplumun özgürleşme bağıyla ne kadar bilince çıkarılmıştır. Feminist çıkış toplumsal özgürlük çıkışıyla ne kadar buluşma içindedir? Newroz suları çekildiğinde evli evine mi çekilecek yoksa Newroz’un birleştirici, coşkulu devrim rüzgarı anaforunu arkasına alıp devrimci çıkış için sıçramalı hale mi getirilecek? Bu soru, Newroz’un direniş arifesinde cevaplamayı bekleyen sorudur. Duygular ne kadar kabarırsa, kabarsın Demirci Kawa’nın ateşinden çıkan demir soğumaya bırakıldığı an devrim durumunun elden kayacağı kesindir. O zaman bu bilinç geriliğine düşmemek, Newroz’u bir günle sınırlandırmamak başta deklarasyonculara düşen görev olmakla birlikte hepimize düşen görev olmaktadır.

Mart ayı direniş ayıdır. Direnişin özü salt günü geldi, sokağa inelim haykıralım, halaylara tutalım evimize dönelim değildir. 1988 Kürt serhildan newroz eylem bilinci canlı tutulmadıkça Mart sadece ajitasyon, propaganda ve gövde gösterisi olmaktan öte bir anlam ifade etmeyecektir. Doğru bilinç mart direnişçiliğini kendi bünyemizde canlı tutmak, direnişi süreklileştirmek devrimi hedeflemek olmalıdır. Yani üçüncü yolun teorik savunusundan, eylemli sıçramalı durumuna gelmek olmalıdır. Yoksa Mart direnişçiliğine cevap olacağımız sanılmasın.

Düşman Newroz’u boşuna yasallaştırmadı. Newroz direnişiyle kazanacağımızı gördüğü için ve bunu engellemenin yol yöntemi üzerinde durarak izin verdi. Dikkat edilirse deformasyon özel savaş aygıtlarıyla Newroz’un içini boşaltmayı hep kendine görev bildi. Bağırsınlar, çağırsınlar desarj olsunlar evlerine çekilsinler sonrası kolay tek tek kümeslerinde yakalarız, derdest ederiz söz ve pratiğini Newroz öncesi, Newroz sonrası hep devrede tutmuşlardır. Yani düşman Newroz’u arabeskleştirmek, apolitikleştirmek çabasından hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Bu çabada kararlı olmuştur. Amaçlanan Newroz’da oluşan sıcak eylem ruhunun canlılığını kırmak, direniş ruhunu zamanla sönümlendirmek hep özel savaşın işi olmuştur. “Dağda değil, ovada siyaset yapsınlar” şeklindeki legal siyaset kanalına yol vermeleri de diğer bir tuzak olmuştur. Düşman bu iki hamle ile ateş-demir-örsün aynı anda vuruşuna kendince müdahalede bulunmuş, ateşten çıkan demirin devrim kılıcına dönüşmemesi için binbir hileli tuzağı barikat kılmıştır. Soğumaya bırakma ve ateşten çıkan demir ile örsün buluşmasından açığa çıkacak devrimci kılıcın körleşmesini başardıkça devrim gerçekleştirmeyen gerçeğimiz… 50 yıldır devam eden sonuç olmuştur.

Son olarak şu sorular ortak cevap beklemektedir: Birincisi, kavram kargaşasında öz anlama, yapma düzeyine gelecek miyiz; ikincisi düşmanın kolaylaştırıcı yol yöntemlerini bilince çıkarıp devrimi sıçramalı durumuna kavuşturacak mıyız; üçüncüsü, salonlardaki buluşmaları sokak buluşmalarıyla buluşturmayı başaracak mıyız; dördüncüsü, kadın özgürlüğünü özgür toplum inşa gücüne kavuşturacak mıyız; beşincisi, gençlik kendisini ’70 devrimci gençlik ruhu ve 1988 Cizre Newroz ruhuyla buluşturacak mı?Altıncısı Türkiye işçi sınıfı 15 16 haziran işçi ruhuyla buluşturacak mı?

Tüm bu sorular ve başka sorulara doğru cevap getirilmedikçe Mart ve mart direnişçilere karşı görevlerimizi ne kadar yerine getirip getirmediğimizi  hep tartışılmaya devam edilir, sorgulanır olur. Bu tartışma ve sorgulamada doğru çıkış yaptıkça “Newroz Piroz Be! demeyi hak eder, Newroz özgürlüğün, barışın sembolüdür vurgusu anlamına kavuşmuş olur. Başkaca tüm sözler afaki ve güzel söylenen söz olarak kalır.

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir