Birleşik Devrimci Odak / Sinan Kaleli

Devrim, iddia sahibi olmayı şart koşar. Sözünü inançla ve kararlılıkla söylemeli kişi. Söylemek yetmez elbet tek başına. Söylediğini yerine getirmek için kendini ortaya koymalı. “Boylu boyunca kavgaya girmeli.”
‘71 silahlı çıkışının, sosyal reformizmden ve burjuva parlamentarizmden kopuşun temel özelliklerinden biridir bu. Cüretle, inanarak konuşan, söylediğini yerine getirmek için kelle koltukta mücadeleye atılan bir kuşağın adıdır ‘71. Vasatlık, devrimin asla, ama asla kabul edemeyeceği bir özelliktir. Devrim için iddia sahibi olanlar, ortalamadan hızla kopmak, bir çekim merkezi olarak öne çıkmak zorunda. “Benzerlerin arasında biri” olmak, devrimci odak olmakla asla bağdaşmaz. Farkını hem söylem ve hem de eylem düzeyinde göstermelidir iddia sahibi.
Birleşik Mücadele Güçleri (BMG), “benzerlerin arasında biri” olarak kurulmadı. Açık alan mücadelesinde devrimci bir odak olma iddiasıyla girdi kavga meydanına. Bütün gövdesiyle daldı mücadeleye. Polis kuşatmasında, yoğun baskı ve saldırılar arasında ilan etti kuruluşunu. ‘71 kopuşunun ardıllarının ortak mücadele bayrağını yükseltme hamlesiydi. Yarattığı heyecan bu duruşunun eseriydi.
Devrimci rüzgarın fırtınaya dönmesi, kütlesiyle tüm kavga arenasını bükerek bir devrimci merkez haline gelmesi için iyi bir başlangıçtı bu, ama yeterli değildi. Bundan sonrası için iki temel mesele vardı. Birincisi, söyleminin özü, içeriği; ikincisi ise, bu içeriği büyük bir kendine güven ve ısrarla söyleme ve eyleme pratiği. Ancak bu iki noktada başarılı olursa, genel demokratik mücadelenin ana merkezi, ana üssü olma görevini yerine getirebilirdi BMG. Tüm bileşenlerimizin bu düşünce ve hissiyatla “asılması gereken” bir pratik süreç uzanıyordu önümüzde.
İlk önemli adım, söylemin içeriği. BMG pratik devrim hedefiyle kurulmuş bir birlik. Onu, Türkiye ve Kürdistan’da pek çok diğer birliklerden ayıran temel özelliği budur. Birleşik devrimin bu topraklarda güncel olduğu pratik belirlemesi etrafında kuruldu. Böyle bir belirleme olmasaydı, böyle bir birliğe de gerek olmazdı. Zira Türkiye ve Kürdistan sosyal mücadelesinde sayısı belirsiz birlikler, ittifaklar, ortaklıklar kuruldu ve kuruluyor. Böyle çeşitli birliklerin olduğu siyasal arenaya, benzer içerikte yenilerini eklemenin, mücadeleye en ufak bir katkısı olmaz. Tersine, oluştuğu kulvardaki güçleri bölmek yoluyla zayıflatıcı bir etkisi olur.
Eğer herhangi bir kulvarda bir yeni oluşum gündeme geliyorsa, yeni şeyler söylemek ve eylemek olmalıdır amacı. BMG’nin “yeni” olarak söyleyeceği şey, doğrudan devrim ve iktidar perspektifi ile hareket edeceğinin ilanından başka bir şey olamazdı. Bunun gerisinde kalacak bir “haklar ve özgürlükler” perspektifi için yeni bir ortak oluşuma kesinlikle gerek yoktur. Bu alanda BMG’nin dolduracağı bir boşluk da yoktur.
BMG olarak dolduracağımız boşluk, devrimci merkez/devrimci odak olma misyonudur.
Türkiye ve Kürdistan devrimci mücadelesinin açık alan mücadelesinde eksikliğini hissettiği boşluk, “birleşik devrimci odak”tan başka bir şey değil. Bu boşluğun doldurulması salt söylemle olacak bir şey değil elbette; ama işin ilk ayağı, söylemin kendisi. Kabul edilmiş pratik öncülüğün kazanılması gerekiyor. Her siyasal örgütlenme, hedefini, ne uğruna siyaset yaptığını, nereye hangi yollardan ulaşacağını yığınlara anlatmak zorundadır. Emekçi kitlelere, yoksullara, gençlere, Kürt halkına, kadınlara net bir görüşler bütünüyle (bir programla) gitmek zorundayız. Toplumsal mücadele güçlerinin karşısına çıkıp;
“Biz, Birleşik Mücadele Güçleri olarak, faşizme karşı kurduğumuz ittifakla, tüm antifaşist güçlerle birleşerek, mücadeleyi ileri taşımayı, faşist diktatörlüğe son vermeyi, demokratik devrimi hedefliyoruz. Bütün iktidar halk meclislerinde örgütlenmiş işçi sınıfının, halkların, kadınların, gençliğin, sömürülen ve ezilen sınıf ve kesimlerin elinde olacak” diyebilmeliyiz. Zindanları yıkacağımızı, bütün büyük sermayenin ve üretim araçlarının kamulaştırılacağını, NATO’dan çıkılacağını vb. açıklamalıyız.
Bunun da ötesinde, tek tek hedeflerimizi emekçi kitlelere bütün açıklığıyla ilan edebilmeliyiz.
Yönü ve söylemi belirgin olmayan, “ortalama” bir görüşler bütününün kendini siyasal arenada ortalamadan ayırması ve bir çekim merkezi olması mümkün değil. Kendi görüşünü açıkça ortaya koyan, savunduğu fikirlerin doğruluk ve gücüne inanan siyaset tarzıdır bize gerekli olan. Bizi diğerlerinden ayırt edecek ilk temel yön, budur. İkinci temel yöne gelince… Bu, BMG olarak bizim tamamen pratik eksikliğimizle alakalı bir durum. Ne yazık ki enerjik bir şekilde pratik sürece yön verecek bir çalışma geliştiremiyoruz.
“Alışkanlıklarımız” baskın geliyor çoğu zaman. Gelişmelere aktif bir şekilde tepki göstermemiz gerekirken, edilgen bir beklenti içine giriyoruz. Emekçileri harekete geçirecek çağrılar yapmaktansa, dışımızda yapılacak eylem çağrılarına katılımcı olmayı tercih ediyoruz. Öncülük değil, ortalama olana takılıp kalmak, pratik süreçlerdeki baskın yönümüz haline geliyor. Oysa örneğin 1 Mayıs sürecinde gördüğümüz gibi, ileri çıkarak sürükleyici olabiliyoruz. Öncülük bu türden inisiyatif almayı, öne çıkmayı, sadece söyleyen değil bizzat eyleyen olmayı gerektirir. Ne yazık ki, biraz da yönelim konusundaki “kafa karışıklığının” etkisiyle edilgen bekleyiş gittikçe belirgin hale geliyor.
Kuşkusuz eksiklerimiz bu iki temel nokta ile sınırlı değil. Dahası, özellikle pratik eylemlilik süreçlerindeki eksiklik, özünde, ortak günlük faaliyet yürütemiyor oluşumuzla yakından ilgili. Eylemlerimiz, BMG olarak öreceğimiz yoğun günlük faaliyetin üzerine binmelidir. Mücadelenin tüm alanlarında gerçekten ortak günlük faaliyeti gerçekleştirebildiğimizde, bunu layıkıyla yapabildiğimizde, bizzat pratik sahada yoldaşlaşabildiğimizde, eylem alanlarında da yoldaşlaşmanın, yanlış “rekabeti” aşmanın yolunu da bulabilmiş olacağız.
BMG “güçsüzlükten” doğmadı. Bir hedef ve iddianın ürünü olarak çıktı ortaya. Bu hedef ve iddiayı ısrarlı ve yüksek sesle dile getirebildiği oranda emekçi yığınların yüzünü döndüğü odak olma şansını yakalayacaktır. Yeter ki doğru görüşleri doğru tarzda ve ısrarla söyleyelim ve bu görüşler uğruna ’71 ruhuyla mücadele edelim.