Bombalanan Kürdistan, Bombalanan Türkiye’dir / Sinan Dersim

Savaşın yüzü meşrululuk cilasıyla hep örtünendir. Meşruluk nedir? Egemenlerin egemenlik alanlarına söz hakkı ve hükmün geçerliliğidir.

Haklı savaşlar, haksız savaşlar en aldatıcı, yanıltıcı söz olarak literatürümüze yerleşendir. Devrimci savaş-karşı devrimci savaş gibi…

Öz olan egemenlikçi, işgalcilerin ve sömürücü, talancılar karşısında meşru direnme içinde olmak/olmamaktır. Meşru direnmenin haklılığı/haksızlığı olmaz tartışılamaz. Tartışma konusu yapılamaz. Yapıldığı anda egemenlerin hileli savaş propagandalarına yemleme durumuna kendiliğinden düşülmüş olunur. Zaten beş bin yıldır toprak yurt vatan savaşları illüzyonu altında hep egemenlik savaşları olmuş ve bu savaşların sonucunda yurtsuzlaşma, soykırım, ezilen insanlığın, halkların, etnistelerin, farklı inanç ve toplulukların, kadınların katliam gerçeğiyle sonuçlanan, buluşan olmuştur. O zaman savaşın haklılığı haksızlığı değil, egemenlikçi savaşlar karşısında barışın meşru savunmanın üzerinde durmak ve bu iki cümle üzerinde yoğunlaşmak, sonuca gitmek doğru olandır. Savaşın kendisini insanlık katili/katliamı saymak, yargılamak mahkûm etmek doğru bir ele alış ve bakış olacaktır.

Dün (1.02.2022) Mahmur, Şengal, Rojava Derik köyleri TC savaş güçler tarafında yeniden bombalandı. Bu bombalamayı TC ‘terörizm’le savaş adına yapıyorum’ dedi, bu söz meşruluğuyla yaptığının haklılığına herkesi ikna etmeye, yanına çekmeye çalışırken; peki bunun karşısında Türkiye işçi-emekçi güçleri ve demokratik-devrimci güçlerin söz duruş, karşı çıkışları nasıl oldu? Sessizlikle mi karşılandı yoksa örgütlü karşı tepkiyle mi karşılandı. Örgütlü tepkiyle karşılandıysa olumludur. Karşılanmadıysa alkışlayanla, sessiz kalanın farkının müşterek olduğu söylenebilir. Kobane’de, Efrin’de Türkiye devrimci, demokratik güçleri DAİŞ ve TC’ye karşı Rojava halklarının yanında tutum alınca, DAİŞ, TC. nin nasıl yenilgili duruma geldiğine tarih tanıktır. İnsanlık ve Türkiye, Kürdistan halkları da tanıktır. Bugün de olması gereken tutum aynı olmalı ve bu bombardıman karşısında sessiz kalmamak, Kürdistan halklarının destekçisi ve yanında olduğunu sokak eylemleriyle göstermek olmalıdır. Sessizlikle geçiştirilirse TC’nin bombalamasına kendiliğinden destek durumuna düşüleceği görülmelidir. Bu nedenle Türkiye emekçilerinden, işçilerinden, aydınlarından, demokratlarından mutlaka tepki olmalıdır, göstermelidir. Tıpkı geçmişte Kobane’de, Efrin’de olduğu gibi.

TC’nin kuruluşundan bu yana Kürdistan bombalanmakta ve boyun eğdirilmek istenmektedir. Haydi, son yüz yılın ilk 50 yılını sessizlik, sindirilmişlik süreci sayalım. Ama ikinci elli yıllını böyle sayamayız.1970’ten beri Kürdistan yurtsever ve devrimcilerin örgütlü mücadelesiyle Türkiyeli devrimci-demokratik güçlerin örgütlülüğü hiç de az değildir. Zaman zaman zayıflasalar da, hep kendi örgütlülüklerini korumuşlardır. Ama burada temel yanılgı ve izafi bakış savaşın haklılığı, haksızlığı takıntısına düşme durumları, şoven algı dünya takıntıları, egemenlikçi, sömürgeci savaşa geçiş verişiydi. Buna karşı Kürtler örgütlendikçe, direndikçe, Türkiye sathında devrimci-demokratik güçlerin eylem düzeyi savaşa karşı ezilen Kürt ulusunun kendi meşru savaşı yanında yer almak gerektiği bilinciyle eyleme geçmesi gerekirken, bu bir türlü yerine gelmeyince TC özel savaş baronları için Kürdü öldürmek, boğazlamak en karlı üretim aracı halini aldı ve bugüne kadar da gelen de bu oldu. HBDH, kısmi bu savaş baronlara karşı ortak bir engelleme duruşuna vesile kılınsa da bu tam Türkiye işçi emekçi örgütlülüklerine tam nüfuz edilemedi ve ortak eylem bilincine dönüştürülemedi ortak tepkiye dönüşemedi.

Dolayısıyla Kürdistan’a atılan her bombanın Türkiye’nin işçisine, emekçisine, evine, aşına patlatılan bomba olduğu idrak edilemedi. Savaşın Kürdistan’ın yok ediciliği, kendi yok ediciliği anlamına geldiği bilincine dönüşmeyince güçlü bir savaş karşıtı, halkların ortak kardeşliğine dönüşen karşı barış savaş cephe doğuşuna dönüşemedi. Tam tersine barış isteyen Kürtler olunca, “Kürtler zayıfladı, yenildi, teslim oldu” diyerek, barış talebi hakir görüldü, eleştirildi, barış kelimesinden uzak durmak devrimcilik sayıldı. Savaş-barış ikileminde tercih barış olması gerekirken, savaşa karşı savaş denilerek etki tepki ikilemi arasındaki kısır döngüde kaybedenin ezilenler olduğu unutuldu, gözardı edildi. Meşru savunmanın sivil, askeri örgütlülük kadar, kendi kendine yeten toplum bilinciyle devleti reddeden çıkış olduğu algısı bilinci egemenlikçi savaş karşısında söndürücü çıkış olabileceği düşünülemedi, yaklaşılmadı, ele alınmadı. Demokratik ulus, demokratik cumhuriyet ve ortak vatanda demokratik özerkliklerle özyönetim kavramı ve uygulamalar doğru anlaşılamadığında, Kürtlerin Rojava, Şengal devrimleri Türkiye, Kürdistan topluluklarına uyarlanan, uygulanan duruma getirilemedi. Bu da TC özel savaş gücünün izafi olanı ideolojik, askeri üstünlüğü olarak hep elinde olan ve zamanı geldiğinde kullanılan özel silahı oldu. 100 yıldır Kürdistan dağları, şehirleri, köyleri, yerleşkeleri bombalanıyorsa bu sisli ortamın sonucunda bombalandığını kabul etmek, görmek gerek.

Türkiye’de işsizlik, açlık zam ve zulmün bombalanan Kürdistan, bombalanan Türkiye olduğu gerçeğini görmek gerek. Kürdistan’a atılan her bombanın Türkiye emekçisinin aşından, kursağından kesilerek atıldığını bilerek, bombalamaya karşı Kürtlerin direnişi yanında olmakla yetinen değil, Türkiye işçi emekçileri olarak savaşa karşı ortak örgütlülük, ortak duruş içinde halkların birleşik demokratik özgür vatanda buluşma çağrıcısı kesilmek gerekir. Ancak bu çıkış, ‘savaş değil, barış hemen şimdi’ demekle anlamlı olacaktır. Demokratik ulus ve demokratik özerkliklere kapı aralanan olacaktır. Türkiye, Kürdistan, Ortadoğu barışına evrilecek öncü çıkışa yol açacaktır. Türkiye işçisi, emekçisi tüm bu yoksullukların, yoksunlukların sebebinin Kürdü vuran savaş olduğu bilincine varmadıkça Kürt öldürülmeye devam edilir Türk açlık sefaletle sürünmeye devam edecektir. Denklem bu kadar net, ortadır.

Kürdistan ve Türkiye halklarının kardeşliğinin öncü çıkışı ancak bu ortak eylem ve sloganla buluşursa, asıl muradına ermiş olacaktır.