Gündeme Yetişmek mi? Belirlemek mi ?/ Ümit Bakır yazdı

Normal bir ülkeye bir yıl yetecek gündemin neredeyse bir aylık zaman dilimine sıkıştırıldığı Türkiye ve Kürdistan’da bu durum büyük oranda “normalleşmiş” görünüyor. Bir yanda tüm halkı kasıp kavuran ekonomik kriz, diğer yanda 2023 ya da daha erken seçim merkezli kızışan gündem pazarlıklar/ittifaklar, Irak ve Suriye’de devam eden sınır ötesi işgal ve bunu daha da genişletme girişimleri/lobi çalışmaları, mafya/çete ifşaları, tıkanan Ukrayna Savaşı, enerji ve gıda krizinin yansımaları….
Elbette ki yaşananların küresel ve lokal pek çok sebebi bulunmakta ama özünde tüm bunlar rasyonel bir sistem olmayan ve kar amaçlı sınırsız üretim ve doğal kaynakların sınırsız tüketimini esas alan çürüyen kapitalizm yani emperyalizm suya atılan taş misali dalga dalga genişleyen yansımalarıdır. Her şeyin bu kadar hızlı tüketildiği, yeni bestelenen bir şarkının bile sadece ilk 10 saniyelik kısmının dinlendiği, yazıların sadece ilk paragrafının okunduğu, bilginin dolaşın hızının saliselerle ölçüldüğü günümüzde gündem bombardımanına cevap olabilmek bugün yaşanan sorunların başında gelmektedir. Kayyım atanan belediyelere ilişkin refleks geliştiremeden, işgal başlıyor, işgale refleks geliştiremeden tutsaklara yönelik imha siyaseti baskın hale geliyor, tutsaklar gündemli kampanyalar neticelendirilemeden, Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit, izolasyon ve şantaj devreye sokuluyor. Ve tüm bunlar ortak ahenk içerisinde konumlanma da acemiliği “aşamayan” devrimci/yurtsever güçlere durmaksızın yapılan devlet operasyonları eşliğinde gerçekleşiyor. Bu faşizan fırtına bizler önümüzü görmeyelim nereye gideceğimiz konusunda birbirimize düşelim diyedir.
Açıktır ki tüm bunlar egemen sınıfların kriz yönetme stratejisinin birer ayağıdır. Bu strateji ile yaşadığımız coğrafyada hedeflenen: sürece cevap olmakta zorlanan devrimci/yurtsever ittifakın, bunun krizlerini, yoldaşlık ilişkileri ve kim gücünü daha çok toplumsal direniş dinamiklerine katıyor denkleminde sorgulaması ve gün be gün güven krizine sürüklenen, kabul edilebilir ve yönlendirilebilir bir devrimci/yurtsever siyasal çizginin hakim hale getirilmesidir. Bu oldukça tehlikeli ve içinden çıkılması zor bir kısır döngü aleni bir kurt kapanıdır.
Bu nokta da bizi tekçi ve şefçi sisteme karşı bir alternatif kılan çoğulcu, katılımcı, eşit temsiliyete dayanan demokratik yapımızın aşınması ve sistemle, sisteme benzeyerek savaşma eğiliminin ciddi bir tehlike olarak geliştiğinin farkında olmamız gerekiyor. Heterojen bir örgütün “hantal refleksleri”, homojen bir örgütün hızla mobilize olabilmesi ile elbette mukayese edilemez. Fakat etki gücü düşünüldüğünde gerektiğinde bir yumruk olabilmek için yanyana duran ve uyum içinde hareket eden heterojen örgütün değiştici, yıkıcı ve zorlayıcı gücünü tek başına hiçbir örgütün yakalaması mümkün değildir. Bundan dolayıdır ki tarih boyunca ileri doğru sıçrama yapmış tüm toplumsal dinamikler güçlü bir ittifak siyaseti gütmüş. Kendi cephesini geniş düşman cephesini dar tutmanın tayin edici öneminin farkında olmuşlardır. Bulgaristan’da Faşizme Karşı Birleşik Cephe, Çin’de Halkın Birleşik Cephesi, Yunanistan’da Ulusal Kurtuluş Cephesi(EAM),Vietnam’da Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi (Vietkong) vb bunun en somut örnekleridir. Elbette ki her ittifak bileşenlerinin bu konuda ki yaklaşımları üzerinden taktik ya da stratejik düzlem de gelişebilir, fakat faşizm koşulların gerek taktik gerek stratejik tüm yanyana gelmeler değerli ve önemlidir. G.Dimitrov’dan alıntılayacak olursak “Faşizm sadece anti-komünist olmakla kalmayıp, aynı zamanda özünde halka da karşıdır. Faşizmin görevi sermaye saldırısını, kitlelerin kapitalist bir azınlık tarafından sömürülmesinin siyasi anlamda başarı kazanmasını ve bu azınlığın halk çoğunluğu üzerindeki egemenliğini sağlamlaştırmaktır”
Faşizmin hedefi böylesine kapsamlı iken direnişin lokal ve parçalı kalması mantıki değildir. Fakat yanyana gelmenin de her şeyin hızlı ve yegane çözümü olduğunu düşünmekte “hayal kırıklıklarına” açık bir durumdur. Nasıl ki aynı istikamette birlikte yürüyen bir grubun hızı en yavaş üyesinin hızı kadarsa, ittifaklarda durum benzerdir. Hızlı olan arayı açarsa hedefe yaklaşacaktır ama düşman karşısında tek, savunmasız ve zayıf kalacaktır.
Devrimci akıl yaratıcı ve koşullara teslim olmayandır. Gündemin peşinden sürüklenmez. Halkın dağınık ve sistemsiz gündemini geniş kesimlere devrimci bir siyaset olarak geri çeviren hatta sağlanacak mutabakat ve istikrar Birleşik Mücadele Güçlerinin en diri damarıdır.

 

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir