HDP Kongresi’nden nasıl bir sonuç çıkarılmalı / Sinan Dersim

Başta bu kongreye emek veren herkesin eline sağlık diyorum. Halklarımızın ‘çözüm biziz’ sloganı etrafında demokratik siyasette kendini özne kılması ve iradi birlik düzeyiyle kongrede yer almaları ‘Demokrasinin öz savunması’ bilinç-eylem duruşunda ortaklaşma göstergesi olmuştur. Bu temelde her katılımcıyı kongreye katıldıkları için tek tek kutlamak istiyorum.

Bu giriş ardından değerlendirmeye gelmek gerekirse; 5. HDP Kongresi’nin demokratik ulus paradigmasının ulus devlet paradigmasına karşı halkların kongresi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kongre öncesi kongre sonrası farkını mutlaka gün gün yapılacak çalışma ortaya koyacaktır. Kongre öncesi sorunlarını bu kongre sonrası aşacaklarına olan umudumuz güçlüdür.

AKP-MHP bu görkemli çıkış karşısında yine sessiz kalmayarak kendi faşist hukukunu, polis gücünü devreye koyarak soruşturma ve tutuklanmalarda bulunmuş oldu. Bu soruşturma ve tutuklamalara karşı doğru cevap elbette kongre ruhunu toplumsal örgütlü güce dönüştürmek olmalıdır. Salondan halk örgütlülüklerine taşımak olmalıdır. Klasik sistem partilerinin seçim particiliği havasından çıkıp halkları faşizme karşı örgütlü direniş odakları haline getirmek olmalıdır. Bunu yapmak HDP için hiç de zor olmasa gerek. En azında 5. Kongre bize bu güveni vermiştir. Bu güven duygusuyla bu beklentimizi dile getiriyoruz.

Kürt halk önderi A. Öcalan’ın devlet artı demokrasi formülüne dair 9 ilke önerisini bu kongre sonrası bir kez daha hatırlatmayı görev saymaktayız. Nedir bu ilkeler: 1- Demokratik Ulus, 2- Ortak Vatan (Demokratik vatan), 3- Demokratik Cumhuriyet, 4- Demokratik Anayasa, 5-Bireysel ve kolektif hakların ayrılmazlığı, 6- İdeolojik bağımsızlık ve özgürlük, 7 -Tarihsellik ve şimdilik, 8- Ahlak ve Vicdan, 9-Demokrasilerin öz savunması.

“Bu ilkelerin HDP ile ne ilgisi vardır” diye belki başta sorulabilir. Bizce vardır. Hem de bu ilkeler bağlamında bir duruş yakalamada zayıf düştükçe faşizmin daha pervasız üzerlerine geldiğini görmeleri gerekir. Bu 9 ilke HDP program ve kuruluş felsefesine yakındır. Bir düşünelim, HDP programında tekçi faşist  devlet rejimine karşı panzehirini çoğulculuk ve çeşitlilikle ifade etmiştir. Tekçi ulus devlete karşı yerellik ve demokratik ulusu çözüm saymıştır. Demokratik ortak vatan vurgusunu sıkça dile getirmektedir ve siyasi yönetim biçimini Demokratik Cumhuriyet olarak ifadelendirmektedir. Demokratik Cumhuriyetin toplumsal sözleşmesinin farklılıklara dayalı demokratik anayasa ile güvence altına alınmasını istemektedir ve bu anayasada özelikle bireysel kolektif hakların özgünlüğü ve özgürlüğün gözetilmesi üzerinde durmaktadır. Kapitalist liberal ekonomiye karşı kâr ve rant yerine dayanışmacı toplum, yerelde üretim ve kooperatiflere dayalı demokratik özerk ekonomi demektedir. Bu anlamda kapitalist toplum değil demokratik sosyal toplumda ısrar ideolojik duruşunun esas alınması ve demokratik sosyalizmin öncelikli inşa görevlerinin yerine getirilmesi demektedir.

Böyle olunca ideolojik bağımsızlığın özgür birey özgür toplumun optimal dengesiyle sağlama olarak ifadelendirmektedir. Bu anlamda resmi faşist ideolojinin Turancı ırkçı tarihi ve pozitivizmin ilerlemeci, aşamalı devletçi tarihi bilincine karşı “günümüz tarihi araştırma gün yüzüne çıkmayı bekliyor” diyerek parti olarak anacıl toplumdaki ahlaki-vicdani toplum üzerinde kurgulanan erkek egemenlikçi devlet sistemine karşı ekolojik cinsiyet özgürlükçü toplum bilincinin açığa çıkmasını istemekte bu yönlü politik hat içinde yürümektedir.

Bu anlamda erkek egemenlikçi devletçi toplumun yok saydığı ahlak vicdani toplum çalışmasını ahlaki politik toplumun oluşmasında zihini vicdani devrim çalışması saymaktadır. Tüm bu ilkeler etrafında bir araya geldikçe, birlikte olmanın kıvanç ve güvenini yakaladıkça ulus devlete karşı demokratik özerklik ve demokratik özerkliklerin federe konfederasyonlarıyla oluşan esnek demokratik otoritelere dayalı devlet artı demokrasi formülüyle kendini ulus devlete karşı öz savunmalı toplum kılarak, demokrasilerini inşa ederek, devletin köle vatandaşları değil demokratik toplulukların özgür yurttaşları olarak varolmayı özgürlük bağımsızlık saymaktadır. Bu anlamda HDP, yerellerin bölgelerin yerine yerellerin öz yönetimi olarak ifadesini bulan demokratik otorite ve siyasetle yönetimi özgür yönetim özgür toplum saymaktadır. Bu program devletler tarafından kabul görmez ve kazanılmış olanın gaspı karşısında demokrasilerin öz savunması olarak direnişe geçmeyi Demokrasinin öz savunması saymayı kongre sloganında ifadesini bulan “Çözüm ‘biz’iz” olarak en sade şekilde dile getirilmiştir. Bunları HDP bilmiyor mu, elbette biliyor. Akıl veren durumunda olmak istemeyiz.

Dışarıdan birisi olarak “5. Kongre sana hangi mesajı vermiştir” denirse cevabım ‘Faşizm karşısında parti örgütlülüğünü toplulukların örgütlülüğüne kavuşturdukça ancak ayaktasın, ayakta kalırsın” olur. Bundan sonra G. Dimitrov’un faşist parlamentodaki devrimci duruşu, 15 TİP’li miletvekili ve ilk 9 HEP’li miletvekilinin direnişçi duruş çizgisi parlamentoda hakim kılmaya devam edildikçe ezilen topluluklara ve halklarımıza moral ve güven yanında ideolojik politik bilinç sağlamada etki ve bu moral vereceğini söylerim. Sokakta 15-16 Haziran direnişçiliği, 90’da Kürdistan serhildan çıkışı ve İstanbul Sözleşmesi hak gaspına karşı kadın direnişçiliği ve en son tecrite karşı Gemlik Yürüyüşlerine benzer eylemlerle gün gün demokrasinin öz savunması bilinci ve eylemlerine itki görevi görecektir.

Faşizmin yaptıkları/yapacakları yanında kâr kalmayacak, hesap soran olacaktır. HDP bunu geldiği siyaset geleneğinde, günlük direnişçi çıkışında yeterince deneyimlemiştir. Bu anlamda direnmenin direnişin elbet farkındadır. Kendi bileşenleriyle eşit temsil iradi bütünlüğü içinde oldukça 7 Haziran seçim sonuçlarına benzer başarılara kesin imza atacak, AKP-MHP ve altılı masaya karşı üçüncü yol çıkış kararlılığıyla Anadolu’da Mezopotamya’da halkların özgürlük demokrasi inşa politik partisi olmayı daha da hak eden partisi durumuna gelecektir.

Son olarak HDP’nin başarısı, farklılıklarıyla-çeşitliliğiyle bileşen olmayı bildiği için HDP’dir. Bu gerçeğe uygun hareket ettikçe ve bağlı kaldıkça faşizmin tüm saldırıları -5. Kongre’de de görüldü ki- boşa çıkmakta ve sonuç alamamaktadır. O zaman daha çok vitrine oynayan değil topluma inen, ‘örgütlediğim’ dediği kitleleri daha fazla örgütlemekten vazgeçmeyen ve örgütlediği kitlelerle yöneten/yönetilen olmayı başaran HDP devlet dışı kalmış toplum/toplukların, cinslerin, etnisitelerin, inançların, ekolojistlerin partisi olmayı hak eden duruma gelmiş olacaktır.

Bu temelde tüm HDP’lilere başarı dileklerimle selam ve saygılarımı bir kez daha vurgulayarak yazımı burada noktalıyorum.

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir