Rusya-NATO Savaşı / Seyit Rıza Doğan – Konuk Yazar

Rusya ve Ukrayna Savaşı bilinçleri hayli karıştırmış durumda. Özelikle bazı devrimci sosyalist hareketler Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını destekler duruma düşmüşlerdir. Bu destek durumunda olmayanları NATO’cu olarak nitelendirebilmişlerdir. Peki devrimcilerin bu hegemonik savaşta tercih ve tarafgirliği olmalı mıdır? Bizce olmamalıdır!

Bir kere şunu net ortaya koymalıyız ki, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik savaşı NATO Rusya savaşıdır. Soğuk savaşın karakteri içinde yürüyen bir savaştır. Ya da küresel kapitalist dönemin askeri ve siyasi dengelerini oluşturma savaşıdır. Bu yönüyle küresel kapitalizmin siyasi dengeleri, askeri ve siyasi tarzı hâlâ tam olarak oturmuş değildir. Eğer küresel kapitalizmin siyasi ve askeri dengeleri otursaydı yeni dönemin savaş ve mücadele tarzı ile karşılaşmazdık. Demek ki, küresel kapitalizmin güç dengeleri hâlâ oturmamış. Dolayısıyla bu savaş yeni dengelerin oluşturulması olan 3. Dünya savaşının farklı bir savaş tarzı olmaktadır. Bir yönüyle de küresel kapitalizmin dengelerinin oluşması öncesinin savaş tarzının ortaya çıkmasıdır. Bu açıdan bu savaş tarzını bir dönem genel mücadele tarzı olarak görmemek, geçiş aşamasında görülecek bir durum olarak ele almak daha doğrudur. Bu yönüyle arızi bir savaş durumu olarak da ifade edilebilir.

Bu savaş kapitalist modernist güçler arasındaki savaştır. Rusya’nın işgaliyle başlamıştır. Tabii ki hiçbir işgali doğru bulmayız. Ancak böyle diye bizler, devrimci güçler böyle bir savaşta taraf durumuna düşemeyiz. Devrimciler, sosyalistler 1. ve 2. Dünya savaşında nasıl tutum takınmaları gerekiyorduysa simdi de benzer bir durum vardır. Bu savaşlar ulus devletçi anlayıştan, kapitalizmin çıkar mücadelesinden kaynaklanmaktadır. Ulus devlet anlayışının yerine demokratik ulus ve halkların kardeşliğinin olduğu yerde böyle savaşlara girilmez. Erkek egemenlikli sömürücü devletçi zihniyet, savaşların kaynağıdır. Ulus devlet anlayışı ise bu savaşları daha da acımasız hale getirmiştir. Ulus devlet dönemi kadar savaşları yıkıcı ve süreklileştiren bir dönem olmamıştır. Bu açıdan ulus devletçi zihniyet ve kapitalist modernitenin egemenlik anlayışının sonucu gerçekleşen bir savaşın tarafı olunamaz. Böyle bir savaşta taraf tutulursa kapitalist güçlerin arasındaki mücadelede genel bir yaklaşım gösterme durumundan çıkıp şu ne kadar haklı haksız yaklaşımı ile tutum ortaya koymak kapitalist sistem içi savaşın tarafı olmaktır. Sistem içi savaşları kendi cephemizden kabul etmek anlamına gelir.

NATO ve Rusya arasında süren savaşta bu savaşları çıkaran zihniyet ve sisteme karşı tavır koymak ve savaşları engelleyecek zihniyet ve bunun politikasını savunmak gerekir. Bu savaşlar karşısında demokratik ulus anlayışının ne kadar doğru ve savaşları ortadan kaldıracak bir yapılanma olduğunun savunmak ve göstermek gerekir. Kapitalist modernist güçlerin bu savaşta konumlarına göre bir tarafı tutması anlaşılırdır. Nitekim bunu görmekteyiz. Ancak sosyalistler, devrimciler, yeni bir dünya yaratmak isteyenler, sistem dışı güçler bu savaşta taraf olamazlar. Savaş karşıtlığı da bir tarafı tutarak olmaz. Bu savaş vesilesiyle kapitalist sistemi, onun ortaya çıkardığı ulus devletçi anlayışı teşhir etmek, bunun alternatifi olan Kadın Özgürlükçü Demokratik Ekolojik Toplum Paradigmasını, onun modernitesi olan Demokratik moderniteyi ve demokratik ulus anlayışını gündemleştirmek ve bu temelde kapitalist moderniteye karşı mücadeleyi yükseltmek bizlerin gerçekleştirmesi gereken görev olmaktadır.

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal saldırısı ve buna karşı gösterilen tutumlar kapitalist modernist güçlerin maskesini bir daha düşürmüştür. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi karşısında dünyayı ayağa kaldıran ABD ve Avrupa Efrin, Serekaniye ve Gre Spi’nin işgalinde kılını kıpırdatmamıştır. Halk bu işgale karşı çıkarken ABD ve Avrupa devletleri ise sessiz kalarak bu işgallerin destekçisi olmuştur. Ukrayna’da işgal var diyerek herkesi Rusya’ya karşı tutum almaya zorlayan ABD ve Avrupa, Türk devletinin Medya Savunma Alanları’na yönelik işgal harekâtına hem onay vermiş hem de desteklemişlerdir. Onlar için bir yerin işgal edilmesi sorun değildir. Önemli olan çıkarlarıdır. Kendi müttefikleri bir yeri işgal edince bu normal görülür ama kendi çıkarlarına uygun değilse işgal olarak değerlendirilir! ABD ve Avrupa’nın Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi karşısında gösterdikleri tutum üzerinden teşhir edilmesi, dünya halklarının bilinçlendirme ve doğru bir savaş karşıtlığına yöneltme açısından önemlidir. Kürdistan’da Türk devletinin tüm yaptıkları soykırım iken böyle bir ülkeye destek veriliyor, ama bu soykırıma karşı mücadele verenler ise Türkiye’nin isteğiyle terörist ilan ediliyor ve bu mücadelenin kirli yöntemlerle tasfiye edilmesine destek veriliyor. İnsanlık tarihinin en büyük siyasi ahlaksızlığı böylece ortaya konuluyor.

Aysel Doğan yoldaşımızı saygı, sevgi ve minnetle anarken bugün cenazesine tahammül etmeyen işgalci soykırımcı faşist Türk devletinin yaptıklarını kınıyor, halkımızın Aysel Doğan’a sahiplenmesini büyük bir yücelik ve onur sayıyorum. Dersim’in onurlu çıkışıyla gelecek özgür yarınların daha da yakın olacağı güvenini bir kez daha verdikleri için bu sahiplenme içinde olan insanlarımızın yüreğinden tek tek öpüyorum.

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir