Ukrayna’ya Saldırı: Emperyalizm Varolduğu Sürece Savaşlar Kaçınılmazdır! -2 / Hayrettin Bakış

Emperyalistlerin gözünün Ukrayna üzerinde olması yeni değil

Dünya üzerinde paylaşılmadık bir karış toprak parçası bırakmayan emperyalistler, bir yandan nüfuz alanlarını genişletmek üzere hamle üzerine hamle yaparken diğer yandan rakip emperyalist güçleri çevreleme, onların nüfuz alanlarını daraltma üzerinden oyun kurmaya devam ediyorlar. Avrupa’nın en geniş ülkesi Ukrayna üzerindeki çatışma da bu doğasından farklı bir durum oluşturmuyor.

Putin’in Güneydoğu Ukrayna-Donbas’ta Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Luhansk Halk Cumhuriyeti adı altında bağımsızlığını ilan eden bölgeleri tanıma kararında söylediği gibi, Ukrayna’nın bağımsız bir devlet olarak varlığı, Ekim Devriminin önderi Lenin’in, Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı’nı kayıtsız-şartsız savunan tutumuyla birlikte ortaya çıkmıştır. Yani evet, bahsedilen tam da Putin’in dediği gibi “Lenin’in Ukraynası”dır, Bolşevizmin Ukraynası’dır.

Putin bu konuda haklıdır: Pravda’nın Haziran 1917 tarihli 82. sayısında “Ukrayna” başlığıyla yazdığı makalede Lenin, çok açık ve net bir şekilde Ukrayna’nın Rusya’dan özgürce ayrılma hakkını savunmuş, bunu “Bir sosyalist şöyle dursun, herhangi bir demokrat bile Ukrayna’nın taleplerinin tam meşruiyetini inkar etmeye cesaret edemez” sözleriyle de pekiştirmiştir. “Ve hiçbir demokrat, Ukrayna’nın Rusya’dan özgürce ayrılma hakkını inkar edemez. Ukraynalılar ile Büyük Rusların özgür birliğini, iki halkın tek bir devlette gönüllü birlikteliğini savunmayı mümkün kılan yegane şey bu hakkın koşulsuz olarak tanınmasıdır” diyen Lenin, “Lanetli Çarlık” rejiminden tam bir kopuşun da ancak bu hakkın koşulsuz olarak tanınmasından geçtiğini ifade etmiştir. Nitekim Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, SSCB’nın eşit bir üyesi olarak Lenin’i doğrulamıştır.

Stalin sonrası SSCB’nin sosyal emperyalizme evrilmesi ve dağılmasının ardından Ukrayna da diğer Sovyet cumhuriyetleri gibi “bağımsızlığını” kazanmış, 2000’lerin ilk yıllarındaki ABD-AB projesi “renkli devrimler” döneminde “turuncu devrim” ABD ve AB emperyalizmi yanlıları belli bir güç kazanmıştır. Ancak Ukrayna üzerinden ABD liderliğindeki Batılı emperyalistlerle Rus emperyalizmi arasındaki gerilimin level atlaması 2014’te gerçekleştirilen darbeyle olmuştur.

Kasım 2013’te AB ile ortaklık ve serbest ticaret anlaşmalarını askıya aldığını açıklayan, açık ve net bir şekilde Rusya yanlısı olan Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’i deviren Maidan (Meydan) Ayaklanması’nın arkasında ABD ve AB’nin olduğunu söylemeye gerek yoktur sanırız. Zaten kendileri de hiçbir zaman bunu reddetmediler. Batı’nın bu hamlesinin hemen ardından Rusya, Kırım’ı işgal-ilhak ederken diğer yandan, bugün Ukrayna’ya yönelik işgal saldırısının gerekçesi olarak iş gören Lugansk ve Donetsk cumhuriyetleri kuruldu.

Bu iki cumhuriyetin yer aldığı Donbas bölgesinde, darbeyle kurulan ABD kuklası hükümete karşı gelişen hareket, büyük katliamlarla bastırıldı.

Bu cumhuriyetlerin başta Ukrayna içinde kalmasına ses çıkarmayan Rusya açısından süreç, NATO’nun Ukrayna’yı da üyeliğe alarak Rusya sınırına genişlemesiyle birlikte farklı bir yöne evrildi. RSE’nin dağılmasından itibaren yayılmacı politikalarla NATO’nun üye ülke sınırını sürekli Rusya’ya doğru genişletme çabasının olduğu gayet açık ve net.

Uzun süredir bunu diplomasiyle durdurmaya çalışan, Avrupa Birliği’ni Minsk Anlaşmasının uygulanması için sıkıştıran ve fakat gerçekte diğer seçenekler için “en doğru zamanı” kollayan Rusya, önce Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Luhansk Halk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan etmesini sağladı, ardından da bu cumhuriyetleri resmi olarak tanıma kararı alarak, hemen peşinden de Ukrayna’ya saldırıya başladı.

Rus emperyalizminin, meselesinin bağımsızlığını ilan eden bu cumhuriyetlerin güvenliği olmadığı açıktır. Nitekim, Rusya’nın askeri saldırısının başkent Kiev’den başlaması dahi amaçlarının daha büyük olduğunu göstermektedir. Rusya’nın saldırısının hemen ardından yüzbinlerce insan komşu ülkelere ya da Ukrayna’nın batısına doğru yola çıkarken, şu ana kadar içinde sivillerin de olduğu yüzlerce insan da yaşamını yitirmiş bulunuyor.

Ama dünya halkları biliyor ki, hep böyle olur emperyalistlerin “barış” operasyonları… Ve en azından kendine biat eden bir yönetim oluşturuluncaya kadar da devam eder. Elbette bu somut durumda ABD-AB emperyalistlerinin pozisyonu ne olacaktır. Rusya’nın “kolay zafer” kazanmasını elbette kabul etmeyeceklerdir. Zaten öyle olsaydı, ABD’nin Rusya’yı bu noktaya getiren onca kışkırtmasının, uzlaşmaz tutumunun bir anlamı olmazdı. Bizim için net olan bir şey varsa, o da emperyalizm var olduğu müddetçe emperyalist savaşların mümkün ve hatta bir noktada kaçınılmaz olduğudur. Bir tarafta giderek dünya jandarmalığı-hegemonyası görece yıpranan ABD ve yakın müttefiki İngiltere, bir tarafta 2. Paylaşım Savaşından bu yana giderek ABD’nin şemsiyesinden çıkma çabası ve pratiği içinde olan Almanya-Fransa’nın başını çektiği AB emperyalizmi, diğer tarafta giderek ekonomik ve askeri olarak “Batı emperyalist bloku”yla kafa kafaya bir yarışta olan Rusya ve Çin…

Tüm dünyanın etkisi altından çıkamadığı ekonomik krizin gölgesinde, emperyalistlerin çelişkileri giderek derinleşiyor, artık sürdürülemez hale geliyor. Uzun süredir, kriz-çatışma bölgelerinde vekalet savaşlarıyla çelişkileri “bir şekilde”, örneğin vekalet savaşlarıyla sürdürebilen emperyalistler için bu formül giderek kullanılamaz duruma geliyor. Ancak bunun sonucu geçmişteki paylaşım savaşlarından çok daha karmaşık ve zor olacaktır. Zira emperyalistler arasındaki başta ekonomik ilişkiler olmak üzere çok daha grift bir durum az etmekte.

Aynı durum, ABD ve Rusya emperyalistleri arasında, özellikle de Rojava’ya yönelik işgal saldırılarında bir denge kurma çabası içinde olan Türk hakim sınıfları ve devleti için de geçerli. Emperyalist bloklar giderek ayrışır ve çatışmaya dayalı bir hal alırken, iki tarafı aynı anda idare edebilecek durumdan hızla çıkmak zorunda kalacağını Ukrayna’ya yönelik emperyalist saldırının hemen başında gördük. “İki ülke de yakın dostumuz, ikisinden de vazgeçmeyiz” mealindeki açıklamalarının anlamsızlığı açık bir şekilde ortadadır.

Nitekim, hemen ardından gelen “Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı askeri harekat kabul edilemezdir, reddediyoruz” açıklaması da bunu göstermektedir.

Ukrayna sahasında vuku bulan ama gerçekte ABD-İngiltere-AB emperyalistleriyle Rusya emperyalizmi arasında yaşanmakta olan savaşa karşı genel bir “Savaşa hayır” sloganıyla karşı koymak yeterli değildir. Nitekim bu sloganı şiar edinenlerin sözde “insancıl” duygularının, söz konusu Kürt ulusu olduğunda nasıl bombalara adını kazımakla ifade bulduğunu gördük.

Gerçek ve emperyalist savaşların doğrudan ve her şekilde kaybedeni olan dünya halklarının çıkarlarını temsil eden slogan “Emperyalist savaşlara karşı haklı savaşları büyütelim”dir.

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir