Zindan Gerçeği – 4. Bölüm / Konuk Yazar Dersim Piro

 

TC’nin zindanlarda uyguladığı özel savaş yöntemleri

 Zindanlar pek çok özel savaş uygulamasının iç içe ve birbirini tamamlayacak şekilde devreye sokulduğu alanlardır. Amaç örgütlülüğü dağıtmak, direnişi kırmak, tutsakların iradelerini kırarak teslim almak, örgütlü ortamdan koparıp sömürü ve modern kölelik düzeninin insanı haline getirmek, bunun mümkün olmadığı, direnişin kullanılan tüm zor ve biat yöntemlerine rağmen kırılamadığı durumlarda ise uzun süreye yayılmış sistematik tecrit ve izolasyon uygulamalarıyla ruhta, duyguda ve düşüncede bireyi örgütten ve mücadeleden koparmak olmaktadır. O açıdan zindan sürecinde dayatılan özel savaş uygulamalarını doğru anlayıp çözümlemek direnişin başarılı olmasında esas noktalardan biri olmaktadır. Aslında günümüz TC zindanları baştan sona özel savaş alanları olmaktadır. Yani zindanda görüp yaşayabileceğin her şey özel savaş kapsamı içerisindedir. Ancak kimi noktalardaki uygulamalar özel savaşın zindanlara dönük temel politikaları olmaktadır. O açıdan bu temel uygulama ve politikalar üzerinde tek tek durmak daha faydalı olacaktır.

Örgütlülüğün dağıtılması

 Cezaevi sisteminde düşmanın en büyük korkusu örgütlülüktür. Çünkü örgütlü güçleriyle direnen tutsaklar hem tüm özel savaş politikalarını boşa çıkarmakta, hem de zindanları mücadelelerine hizmet eden mekânlar haline getirmektedirler. O açıdan özel savaşın temel yöneldiği nokta örgütlülük olmaktadır. Bu nedenle cezaevleri hem mekânsal hem idari olarak tamamen bireyciliği geliştirmeye, toplumsallığı engellemeye dönük tasarlanmıştır. Son geliştirilen hücre tipleriyle toplumsallık hedeflenirken, yaşamın her anını bağlayan kurallara da kişinin duygu ve düşünce dünyasına sürekli müdahale edilerek, duyguda ve düşüncede ben olgusu yani toplum bilincinden soyutlanmış suni ve sömürü sistemine bağımlı bir bireysellik geliştirilmeye çalışılır. Kaçta yemek yiyeceğine, kaçta revire çıkacağına, kiminle görüşeceğine, kiminle görüşmeyeceğine özcesi her eylemine, devleti temsilen, cezaevi idaresi karar verir. Kişinin irade olma, karar verme, seçme sansı yoktur. Toplumundan izole, devlete ise bağımlı pozisyonda tutulmaya çalışılan bu bireyin yaşamında maddi olan her şey onun iradesi dışında ve özgür iradesi hedef alınarak belirlenmiştir. Manevi dünyası da her an, her saniye yasaklarla, kurallarla, cezalarla özel savaşın hedefindedir. Dolaysıyla savunmasız ve her türlü saldırıya açık durumdadır. Bundan dolayı zindanda düşman politikalarını boşa çıkarmanın tek yolu örgütlenmek, ortak değerler etrafında maneviyatı güçlü tutmaktır. En büyük öz savunma ‘biz olmak’; örgütlü hareket etmek, devrimci demokrat yurtsever tutsaklar sahsında hedef alınan toplumu örgütlü mücadele temelinde yükseltilen direnişle müdafaa etmektir.

Bu nedenledir ki düşman önce en önemli direniş kalesi olan örgütlü yaşamı hedef alır. Bütün politikası bunu bozmak amaçlıdır. Kurallara, yasaklara karşı örgütlenerek, direnen bireyi, bu seferde keyfi cezalarla caydırmaya çalışır. Hücre cezaları, infaz yakma cezalar, ortak alanları, disiplin cezaları (Özellikle iletişim cezası, ortak alanları kullanımını engelleme, görüş yasağı vb) uygulamaları bu amaçlıdır. Hücre cezaları ile sadece bireyi içerde tecride almak değil aynı zamanda görüş, iletişin vb disiplin cezalarıyla da dışarıyla ilişkisini keserek, dışarıda da tecrit derinleştirilmeye çalışılır. Böylelikle hem içerden hem dışarıdan tecrit uygulanarak kişi demoralize edilmeye zayıf düşürülmeye, teslim alınmaya çalışılır. Böylelikle bir yandan kendisine karşı direnen bireyden intikam alırken, diğer yandan zayıf düşürerek kolay hedef haline getirmeyi amaçlar.

Saldırı ve Katliam

 Türk devletinin zindanlarda hayatta geçirdiği en temel politikalarından biri de saldırı ve katliamlar olmaktadır. Özellikle dışarıda mücadele gelişip, etkili eylemlerin yaşandığı tüm süreçlerde TC’nin zindanlara dönük katliamlara başvurduğunu görebilmekteyiz. Amed zindanı katliamı, Buca zindanı katliamı, Ulucanlar zindan katliamı, Ümraniye zindan katliamı, Hayatta dönüş adıyla yapılan katliam ilk akla gelen zindan katliamları olmaktadır.

Bununla hem gelişen etkili eylemlerin intikamını almakta, hem de örgütlü devrimci güçlere, tutsak aileleri sahsında topluma ve içerden direnen tutsaklara mesaj verilmektedir. ‘‘Mensuplarınız elimde rehin, ona göre davranmazsanız hepsini katlederim’’ mesajı verilerek etkili eylemlerin önünü almayı hedeflemekte, örgütlü güçleri frenlemek istemektedir. Aileler yoluyla topluma da ‘’evlatlarınız, kardeşleriniz, akrabalarınız, yoldaşlarınız elimizde, ona göre davranmaz, mücadelede ısrar ederseniz hepsini katlederiz.’’ mesajı verilerek toplum korkutulup, sindirilmek istenmektedir. Katliamlarla tutsaklara ise ‘‘elimdesiniz, istediğim an katlederim’’ mesajı verilerek sindirilmek, umutsuz düşürülmek ve ölüm korkusuyla yaşar hale getirilmek istenmektedir.

İşin bir boyutu buyken, diğer boyutu ise her katliam sonrası katliamın yaşandığı cezaevinde yeni politikalarla yeni bir süreç hayatta geçirilmek istenmektedir. Her türlü faşist ırkçı ve gayri insani uygulama sil baştan tutsaklara dayatılarak teslim alınmaları amaçlanmaktadır. Ayrıca bu saldırı ve katliam, anında ve sonrasında kararsız düşmüş, zayıf, korkak unsurların ayıklanması da amaçlanan bir diğer nokta olmaktadır.

 

Dördüncü Bölümün Sonu

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir