Zindan Gerçeği – 7. Bölüm / Konuk Yazar Dersim Piro

Özel savaş medyası

Zindanlarda psikolojik savaş yöntemlerini uygulamada en etkili araçlardan biri medyadır. Genel olarak bütün zindanlar olmakla birlikte özellikle son yıllarda geliştirilen F ve T tipleri ile bu alan daha güçlü kullanılmaya başlanmıştır. Örgütlü ortamın en zayıf olduğu, sayının üç-beş kişiyle sınırlandığı bu alanlarda her hücreye TV konularak birey 24 saat özel savaş bombardımanı ile karşı karşıya bırakılmaktadır. Sadece sisteme hizmet eden belli sayıda kanalın izlenebildiği ve bunların da idare tarafından belirlendiği bir işleyiş oluşturulmuştur. Bu kanallarda yayınlanan diziler, magazin programları, spor programları, yarışma programları vb programlarla birey psikolojik harbin etkisi altına alınmak istenir. Keza yazılı basın açısından da durum böyledir. Hiçbir muhalif TV kanalının izlenilmesi, gazetenin verilmesi durumu söz konusu değildir. Ne izleneceği, ne okunacağı, nasıl yaşanacağı, ne hissedeceği belirlenmiş, cezaevi yaşamı buna göre örgütlendirilmiştir. Medya da bunun en kolaylaştırıcı, sonuç alıcı araçlarından biri haline getirilmek, siyasi tutsakların dava bilincinde aşınma yaratmak adına etkin bir enstrümana dönüştürülmek istenmektedir.

Bu yolla tutsakların duygu ve düşüncelerini yönlendirmek, ideolojik ve politik muğlaklıklar yaratmak psikolojik savaşın temel bir hedefi olmaktadır. Zira zindanlar yapısı gereği psikolojik savaştan en çok etkilenecek yerler olmaktadır. Dışarıdaki mücadeleden kopartılan devrimciler, TV-gazete vb ile yoğun bir psikolojik savaşa tabi tutulmaktadırlar. Bununla bir yandan sistem kendi yaşamını çekici kılarak tutsakların özlemini uyandırmak istemekte, diğer yandan ise verdiği haber ve tartışma programları ile sahte zaferler yaratılarak mücadelenin bittiği propaganda edilmektedir. Bu yolla devrimci tutsakları manevi moral çökertmeyi ve siteme entegre etmeyi hesaplamaktadır.

İtirafçılık ve tarafsızlaştırma

Özel savaş yönetimi esasta zindana attığı kişiyi teslim almak, iradesini kırmak, değerlerine düşüncelerine sırt çevirerek kullanabileceği bir kukla haline getirmek istiyor. İtirafçılık politikası ile düşürülen bu bireyler özel savaş rejimin tüm kirli işlerini yapan düşkünlükte sınır tanımayan, hiçbir toplumsal, ahlaki, bireysel ilkesi olmayan ucubelere, suç makinelerine ve canavarlarına dönüştürülüyor.

Bu düzeyde düşüremediklerini de bağımsızlaştırma ya da tarafsızlaştırma adıyla mücadeleden tümden koparmayı hedefliyor. Böylece karşı çıkmayan, itaat eden, doğal olarak sistem için risk teşkil etmeyen, onunla istediği ölçülere gelmiş birey ahlaki açıdan kaybeden, kendi olmaktan çıkmış, maneviyattan, duygudan kopmuş, kişiliksizleşmiş bireydir. Bu tür kişilikler sistemin kendisini üretmesi için varlığıyla sisteme hizmet eden kişiliklerdir. Kişinin bu düzeyde düşürülmesi için insanoğlu, insan kızının tüm gereksinim ve zaafları düşürme aracı olarak kullanılıyor, işkenceyle, tehditlerle ve çeşitli vaatlerle bu düşürme politikası hayata geçirilmeye çalışılıyor. Bu yolla  toplumda da devrimci öncülüğe karşı bir tepki oluşturmayı, güvensizlik yaratmayı ve basitleştirmeyi hedefleyerek, manevi etkisini kırmayı amaçlıyor.

Pişmanlık yasaları

Zindanlar esasta devrimcileri yaptıklarına, düşündüklerine pişman ettirme yerleri olarak tasarlanmıştır. Kısa sürede teslim alınmayan devrimcilerin uzun süreye yaydırılmış özel savaş yöntemleri ile çürütme politikalarıyla ideallerinden, inanç ve değerlerinden koparılması hedeflenmektedir. Bu politikalarında ne kadar başarı kazandığını ölçmek ve aldığı sonuçları mücadeleye karşı kullanmak için dönem dönem güncellenerek ve farklı adlarla pişmanlık yasaları çıkarılmakta, bu yasalarla adeta çürüyen unsurlar mücadeleden tümden koparılıp mücadele safları zayıflatılmak istenmektedir. Günümüzde cezasını bitiren tutsakların, 12 Eylül faşist cunta rejiminin hazırladığı ’82 Anayasası’nda dahi yeri olmayan bir uygulamayla, AKP-MHP mensuplarından oluşan gözlem heyetlerinin karşısına çıkarılmak istenmesi, tahliyelerin bu heyetler karşısında pişmanlık göstermeye bağlanması, çıkmayan ve pişmanlık göstermeyen tutsakların infazının yakılması, tahliye edilmemesi pişmanlık dayatmalarının aldığı son biçim olmaktadır.

Sonuç olarak düşman sorguda ve zindanda kısa süre düşüremediği, değerlerine sırt çevirmeyen, zindanda örgütlü yapıyı tercih eden ve ezici çoğunluğu oluşturan tutsaklara yönelik uzun süreye yayılmış çürütme politikasını esas almaktadır. Çürütme politikasını başarıya ulaştırmak için onlarca özel savaş yöntemini iç içe ve birbirini tamamlayacak şekilde kullanmaktadır. Yıllarca uyguladığı baskı ve işkencelerle tutsaklar yıldırılmak, umutsuz hale getirilmek ve içten içe pişmanlığı yaşayarak ruhsal ve manevi anlamda çöküşü yaşamaları hedeflenmektedir. Cezaevlerindeki baskı ve işkence politikalarının sürekliliği ve sistematikliği böyle bir sonuç yaratmak içindir. İşkence ve baskının yanında, tecrit politikasıyla dışarıdaki mücadeleden koparılmak istenmekte, sürgünlerle en ücra köşelere yollanmakta, özgür basını izlemesi yasaklanıp 24 saat özel savaş basının propagandasıyla bir yandan düşüncelerinde muğlaklaşmayı yaratıp, diğer taraftan sistem yaşamına yönelik bireyde çarpık istem ve özlemlerin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Yine tutsakların yemeklerinde, içmelerine hatta soludukları havaya kadar tüm zorunlu gereksinmeleri bu tarzda çürütme eksenli terbiye etme aracına dönüştürülmektedir. Uygulanan disiplin cezalarıyla tutsaklar yıldırılmak, mücadeleden vazgeçirilmek, liberal, bireyci, pasif, itaatkâr bir duruma getirilmek ve iradesizleştirmek istenmektedir. Tüm bu uygulamalarla iradesi kırılmış, manevi-moral açısında çökmüş, düşünsel olarak muğlaklığı yaşayan, çarpık özlem ve istemleri geliştirilmiş, mücadele azmi tükenmiş ve dışarı çıktığında sistem yaşamına en iyi ayak uyduracak hale gelmiş bireyler yaratılmak hedeflenmektedir. Tüm bu özel savaş uygulamaları bu amaca hizmet etmektedir.

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir