15 Şubat Komplosu -3. bölüm / Sinan Dersim

TC Kapitalist Uygarlığın Ortadoğu jandarmasıdır

Kapitalist uygarlığın Ortadoğu’daki jandarması olan TC’nin egemen olması ve varlığı Kürtlerin her açıdan soylarının kırılmasına bağlanmıştır.

Batılı güçler (NATO, AB vb.) TC’yi hizaya getirmek için bir yandan onu her anlamda kendine bağımlı kılarak yönetirken, diğer yandan onu ezilenlerin(her halkta ezilenlere karşı) ayağa kalkışına engel olması için işkenceci-soykırımcı güç olarak beslemiş, her türlü desteği vermiştir. Bu güçler Kürt sorununu bir Gordion düğümü gibi tutarak, Ortadoğu halklarını parçalı kılarak sömürüsünü görünmez kılmaya çalışmıştır. Kapitalist güçler kurdukları bu oyun düzeniyle teslim alınmış halkları hem ana topraklarından edip, bu toprakları sömürüye açarken, Avrupa, ABD, Avusturalya gibi kapitalist uygarlık alanlarına ucuz işgücü olarak göç edenlere de kapılarını açarak, para, oturum hakkı vb. adı altında kapitalist uygarlığın ne kadar ‘demokratik’ olduğu yalanını herkese yutturmaya çalışmaktadırlar.

Kürt halkının ana topraklarından edilerek, yurtsuzlaştırılarak en çok göç ettikleri coğrafya Avrupa’dır. Sebebi ne olursa olsun; ister 4 Parça Kürdistan’ı sömüren Türk-Fars-Arap Ulus-devletlerinin askeri işgalleri, ister ekonomik talanı, ister sosyal altüst oluşlar olsun, Kürt halkı soykırım çemberine alındıkları için Avrupa’ya işçi-göçmen-mülteci-ilticacı olarak kaçmışlardır. Avrupa’ya ya da dünyanın farklı bir yerine gidişleri insanlığın doğal hareketlerine ve yer değiştirmelerine bağlı olarak gelişmemiştir. Kürt halkı, kendi topraklarından, tarihinden, varoluş hakikatinde, uygarlıklar yarattığı coğrafyadan kaçar hale getirilmiştir, egemen güçler hem evini yıkmış, hem canını almış, hem de bu halkın parasını alarak onu topraklarından kaçmasını sağlamıştır. Yollarda ölmek, dağlarda donmak, denizlerde boğulmak pahasına…

Bu bir Kürt trajedisidir. Yaşamın ölümden beter hale getirilmesi, bir sömürgecilik politikasıdır. Bu trajediye, ölümün ‘yaşam’ diye kabul edildiği bu gerçekliğe en büyük darbeyi vuran Önder Abdullah Öcalan’dır ve yarattığı PKK devrimci çıkışıdır. Kürt halkını yüreğinden, beyninden vuran sömürgecilerin elindeki bu silaha karşı, Başkan Apo ve PKK dağılmış Kürt nerede ise örgütlemiş, ayağa kaldırmış egemenlerin elinde olan silah egemenlere karşı kullanılır hale getirmiştir. Kürt artık kendi olma bilinciyle, eylem içinde yaratılmış ulusal demokratik değerleri etrafında kenetlenmiş ve dimdik ayaktan olan Kürt’tür. Ana topraklarından koparılan Kürt halkı, nerede olursa olsun, nereye giderse gitsin orada Kürdistan’ı düşüncede, ruhta inşayı etmeyi öğrenmiştir.

Apocular ideolojik grupken de,27 Kasım 1978’de partileştikten sonra da ‘Kürdistan’a dönüş’ perspektifini esas aldılar. Ankara’dan başlayan yürüyüş her anlamda Kürdistan’a dönüşün örgütlülüğünü, ideolojisini, mücadelesini Kürt halkının bulunduğu her yerde yükseltmeyi esas aldılar. Dezavantaj olan her durumu tersine çevirmek; imkânsızlıklardan, olanaksızlıklardan şikâyet etmeden, her şeyi hazır beklemeden, mücadelenin zorlu bir yol olduğunu unutmadan her gün ama her gün kendini yeniden kararlaştırmak, yeniden örgütlenmek, ayağa kalkmak kendileri için görev ve onur saymışlardır.

Üçüncü bölüm sonu

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir