Fransız Komünist Partisi’nin tavrı…
Dönemin en güçlü partilerinden olan ve hükümeti destekleyen Fransız Komünist Partisi ise kolonyalizmle ilgili genelde çok ikircikli ve kolonyalizmi meşru gören tavırlar takınır. 1956’da savaş bütün şiddetiyle sürerken, FKP hâlâ Cezayir’in Fransa’ya bağlı kalmasını savunur ve şiddetle Cezayir’in bağımsızlığına karşı çıkar.
Sadece eleştirmekle de kalmayıp parlamentoda, Türkiye’deki Olağanüstü Hal benzeri bir rejim lehine oy kullanır, kendi içinde FLN’i destekleyen komünistleri ihraç eder, FLN’i silahlı mücadeleyi başlattığı için eleştirir ve mahkûm eder.
Sosyalistlerin ve Komünist Partisi’nin ulusların kendi kaderini tayin hakkı ve enternasyonalizm gibi değerlerinden uzaklaşıp şoven, milliyetçi ve militarist kampa entegre olurken Jean Paul Sartre, André Breton, Simone de Beauvoir, Francis Jeanson gibi, dönemin en çok tanınan aydınlarının aralarında bulunduğu 121 aydın Fransa’yı kendi değerlerine ters düşmekle, emperyalist olmakla suçlar ve her gün yüzlerce insanın öldüğü bir savaş ortamında, “reddetmenin” önemini açıklar, Fransız halkını devletlerine karşı itaatsizlik yapmaya ve Cezayirlilerle haklı davalarında dayanışmaya çağırırlar.
121’ler Manifestosu: “Ordunun kapalı ve açık bir şekilde demokratik kurumlara karşı başkaldırdığı, gücünü ırkçı bir egemenlik aracı olarak kullandığı bazı durumlarda reddetmek ve “ihanet” kutsal bir görevdir”.
FLN sadece Cezayir toprakları üzerinde mücadele etmekle kalmıyor aynı zamanda Fransa’da bulunan Cezayirliler arasında da örgütleniyor ve silahlı mücadeleyi buralarda da uygulamaya başlıyordu.
Kendi ülkelerini haksız bulan Fransız aydınları, devrimcileri ve anarşistleri de FLN militanlarına yardım ederek, savaş ve militarizm karşıtı kampanyalar düzenleyerek FLN militanlarını evlerinde saklayarak Cezayirlilerin yanında mücadeleye katılıyorlardı.
Yapılan bu eylemlerden dolayı birçok Fansız militan gözaltına alınıyor, işkencelere maruz kalıyor ve tutuklanıyordu. İşte tam bu sırada, 121 Fransız aydın bir araya gelerek “121’ler Manifestosu” adında bir bildirge yayınlayıp FLN militanlarına yardım eden, savaşa karşı çıkıp askere gitmeyen ve savaş karşıtı faaliyetlerinden dolayı işkence gören, tutuklanan militanları desteklediklerini açıklıyorlardı.
Bildiride ayrıca, Cezayirlilerin gerek savaşarak gerekse diplomatik yönden haklı bir mücadele verdikleri, bu mücadelenin ulusal bağımsızlık mücadelesi olduğu ve Cezayirlilerin haklı olduğu vurgulanarak, sadece barıştan yana olmanın yetmeyeceğini, aynı zamanda haklı olandan yana tavır almanın da aydınlar için etik bir davranış olduğunu gösterirler.
Fransa’nın ise hiçbir güç tarafından işgal veya tehdit edilmediğini dolayısıyla da Fransızların “ulusal savunma” söyleminin hiçbir anlam ifade etmediğini, verilen savaşın, emperyalist ve ırkçı bir savaş olduğunu, gelinen aşamada ordu ve bir avuç zengin dışında kimsenin artık bu savaşın haklılığına inanmadığını deklare ederler.
Ordunun ve var olan rejimin Fransa’nın değerlerine ihanet ettiğini, ordunun kapalı ve açık bir şekilde demokratik kurumlara karşı ayaklandığı, gücünü ırkçı bir egemenlik aracı olarak kullandığı bazı durumlarda, reddetmenin ve ihanetin kutsal bir görev olduğunu savunan Fransız aydınları, halkı Fransız devletine karşı itaatsizlik eylemleri yapmaya çağırırlar.
Cezayir halkına karşı silah almayı reddetmeyi saygıyla karşılayıp bunu doğru bulduklarını, Fransız halkı adına ezilen Cezayirlilere yardım etmeyi kendi görevleri olduğunu düşünenlere saygı duyduklarını, bu tarz eylemleri onayladıklarını ve kolonyalist sistemin yıkılmasına kararlı bir şekilde katkıda bulunan Cezayir halkının davasını, bütün özgür insanların davası olduğunu deklare edip Fransa’yı haksız ve kirli bir savaş yürüttüğü için mahkûm ederler.
Francis Jeanson: “Ben haklı davaların ve adaletin savunucusuyum”
Genel anlamda, FLN’nin silahlı eylemlerine ve zaman zaman sivillere karşı yaptığı eylemlere rağmen 121’ler Manifestosu’na imza atan Fransız aydınları, koşulsuz bir şekilde FLN’ye yardım eden militanları desteklemekle kalmamış, aynı zamanda Cezayirlilerin vermiş oldukları mücadelenin kolonyalist sistemin yıkılmasına katkıda bulunan haklı bir dava olarak görmüş ve bütün özgür insanların davası olarak sahiplenmişlerdir.
Bu aydınlar arasında hep Jean Paul Sartre’ın ön plana çıkmasına rağmen, FLN’i, fiili olarak en fazla destekleyen ve hatta bunun için bir grup kuran Sartre ve Camus’nun yakın arkadaşlarından Francis Jeanson’dur.
Fransa Naziler tarafından işgal edildiğinde, Francis Jeanson zorla alıkonularak Almanya’ya kamplarda çalıştırılmaya gönderilirken faşistlerin elinden kaçar ve Kuzey Afrika’daki antifaşist direnişçilere katılır.
Daha sonra Cezayir’de Jean Paul Sartre ve Albert Camus ile karşılaşır. Komünist bir gazetede muhabirlik yapan Jeanson, Cezayirli devrimcileri ve mücadelelerini yakından tanıma fırsatı bulur ve Fransa’ya, yani kendi ülkesine karşı tavır alarak FLN’e kurduğu grup aracılığıyla aktif bir şekilde yardım eder.
Grubuyla birlikte, FLN militanlarını saklar, onlara sahte kimlikler bulur, toplanan fonları örgüte ulaştırarak değişik şekilde yardımlarda bulunur; kendisine “vatan haini” diyenlere ise, “asıl Fransa yoksul halklara zülüm ederek kendi değerlerine ihanet etmiştir” diye cevaplar.
Fransız devrimcileri ve aydınlarının kendi ülkelerine karşı Cezayirlilerin yanında vermiş oldukları mücadele 19 Mart 1962’de ateşkes yapılmasını sağlayacak ve 8 yıldır süren savaşa son verecekti.
[İkinci Bölümün Sonu]