Bir yıl içinde BMG doğru anlaşıldı mı? -3. bölüm / Sinan Dersim

Fransız aydınlarının, devrimcilerinin, demokratik güçlerinin tutumu geliştirilmeden Faşist TC durdurulamaz, yıkılamaz!

Cezayir İç Savaşı’nı iki bölüm halinde vermemizin nedeni, bellek tazelemesinde bulunmak ve sömürgecilerin uygulamasının farklı olmadığını, benzer olduğunu hatırlatmaktı.

Türkiye’de belki de en büyük eksiklik Fransız aydınları ve devrimcileri gibi ülkelerinin sömürgeci yönetimleri karşısında durmuş olmamaları ve sömürgeleştirilmiş bir halkın davasını kendi özgürlük davası saymamalarıdır.

Birkaç gün önce Şengal, Rojava, Mahmur sivil halkı bombalandı. Bu bombalamaya karşı katledilen yine Kürt oldu, Kürt yine acısını derinden hissetti ve tek başına tepki gösteren oldu. Türkiye devrimci, demokratik güçlerince bu sivil katliama dönük ne doğru dürüst ne bir açıklama oldu ne de buna dönük sokağa inen bir eylem, tepki gelişti.

“Açlık, işsizlik, grev” eylemleri bu katliamın yanından geçmedi. BMG güçleri de 6 Şubat çalışmasına odaklandığından, buna dönük bir tepki ve refleks geliştirilmedi. 6 Şubat çalışmasıyla sınırlı kalındı. Bu duruma bakıldığında TC’nin halkların bilincinde önemli bir kırılma, parçalanma yarattığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Kürtler öldürülünce, yanı başındaki egemen ulusun halklarından ses çıkmazsa, Kürt elbette kendiyle sınırlı kalma durumuna düşecektir ve Türkiye işçi sınıfının patronlara karşı iş-aş-emek mücadelesini örgütlemesi yanında bunu hafif bulacaktır. Kendi acılarına melhem olmak gibi derdi önceleyecektir.

Bu bir kırılmadır, bir halkın, yanı başındaki halktan, halklardan uzaklaşma nedenidir. Egemen ulusun emekçileri, aydınları Kürdün öldürülmesini ne zaman ki kendi öldürülmesi sayar, tıpkı Kürt gibi ölme öldürmeye karşı direnç olursa işte o zaman ‘Yaşasın halkların kardeşliği!’ öz eylem, birlik sloganı haline gelmiş olur. Eğer bu sloganın gereği gün gün an an gerçekleşmezse o zaman Kürdün Türk emekçisinin, aydınının, demokratının, devrimcisinin kavga yolları zor kesişir. Kürt bizden uzak kalıyor demek yerine, egemen ulusun devrimcileri, demokratları, aydınları olarak kendi sömürgeci faşist rejimiyle ortak mücadelede buluşmak kurtuluştur/kurtuluşumuzdur denilmedikçe ve buna uygun duygudaşlık, ortak bilinç refleksi gelişmedikçe Kürt hep öldürülen olur, Türkiye emekçisi, kadını, öğrencisi, aydını, demokratı uzaktan seyreden olarak kalır. Bu seyirlik ve öldürülme özünde iki halkın kaybetmesinden başka bir şey değildir. Sonuçta sömürgecilik Kürdü yok ederek ömrünü uzattığı gibi, anti demokratik faşist uygulamalarını, yönetimini bu meşruluk üzerinde sürdürmektedir. Esasında bu yazdıklarımız biliniyor, ama yine de yazmak ihtiyaç hali olduğu için yazıyoruz.

BMG Türkiye Kürdistan halklarının birleşik gücü olmak istiyorsa;

TC işte bu iki kırılmanın mesafesi, yarılması içinde yılar yıllı faşist rejimini sürdürüyor ve yöneten durumda kalıyor. Kürt katledilirken, Türkiye işçisi, aydını, demokratı tepki göstermiyorsa ve aynı şekilde Türkiye işçisi, emekçisi ezildiğinde, hak gasplarına maruz kaldığında Kürt alakalı olmuyorsa bu iki dağın vadisi kadar mesafe demektir. Bu mesafe TC’nin her türlü savaş suçunu işlemesini hak kılıyor. O zaman yapılması gereken TC devlet terörüne terörist demek halkların birleşik tutumu ve karşı çıkışı olmalıdır. Tıpkı Fransız aydınları, devrimcilerin tutumu gibi! Yoksa gaşist sömürgeci TC Kürdü öldürmeye, Türk emekçisini ezmeye sömürmeye, demokratik haklarının gaspına ilelebet davam edecektir. Egemen ulusun demokrasisi, ezilen ulusun özgürleşmesiyle kazanılacaktır. Bu kesindir. Bu kesinlikte buluşulmadan Faşizm her türlü insanlık dışı uygulamalarını hak sayar, hukuk sayar.

Dolaysıyla ezilen halkların kaderi birdir. Ezilen halklar ne zaman ki duygudaşlık, empati düzeyinde buluşur, bir araya gelmeyi başarırsa, işte o zaman faşist sömürgeciliğin politikalarını boşa çıkarmaya nail olur. Şu anda Ortadoğu coğrafyamızda tam bir kaos durumu yaşanıyorsa bilinmelidir ki halkların duygudaşlık, empati dünyalarını ırkçı, milliyetçi, dinci, cinsiyetçi zehriyle zehirledikleri içindir. Bu kaos aralığından çıkmanın tek yolu, tıpkı Cezayir ulusal kurtuluşçularıyla Fransız devrimci, demokrat ve aydınların mutlak dayanışma, birliğine duyulan ihtiyacın zaruriliğine olan inanç ve bu inancın gereğinin yerine getirilmesinden geçecektir. BMG bu noktada kendini daha güncel ve esnek kılabilir. Bu yönlü öncü çıkışlı duruma getirebilir. Mahmur, Şengal, Rojava katliam saldırısına benzer saldırılar karşısında harekette geçmede sinir dokusunu daha esnek kılabilir. Bir bedenin bütünü refleksi içinde yaklaşabilir. Kürdün imhasını, Türkiye işçi emekçilerin hak gasplarının yok ediciliği sayarak daha bilinçli bütünlüklü öne çıkabilir. Yoksa TC’nin saldırganlığının, hak gaspların önüne geçilmesi zor olacaktır. Halkların birlik dayanışma ruhunu güçlendirmenin BMG yoldaşlığından geçtiğini BMG unutmamalıdır. Bu derin hissiyat, refleks içinde olursa işte o zaman ‘Birleşirsek Kazanırız’ sloganı esas anlamını ve yerini bulmuş olacaktır.

[Üçüncü bölümün sonu]

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir