Komplo ve direniş sürüyor!..

Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’a düzenlenen uluslararası komplonun üzerinden 23 yıl geçti. Aradan bu kadar yıl geçtiği halde kimse komplonun dünde kaldığını düşünmemeli. ABD-İsrail ikilisinin önderliğinde o zaman kurulan uluslararası komplo, yeni biçim ve boyutlar kazanmış olarak günümüzde de sürüyor.

Komplonun günümüzde öne çıkan yönünü İmralı tecridi oluşturuyor. Kürt halk önderi kapatıldığı zindanda yıllardır çok katı bir tecrit altında tutuluyor. En temel insan haklarını dahi kullanmasına izin verilmiyor. İmralı tecridi birey olarak sadece Kürt halk önderini hedeflemiyor. Faşist Türk devleti tarafından, onun şahsında Kürt halkına karşı bir gövde gösterisi, aşağılama ve şantaj aracı olarak kullanılıyor.

Komplonun günümüzdeki boyutlarından bir diğerini, faşist Türk devletinin Güney Kürdistan’a yönelik askeri harekat ve operasyonları oluşturuyor. Son olarak Garê, Şengal ve Maxmur’a yönelik hava ve kara saldırıları komplonun kendisi kadar kalleşçedir ve uluslararası karakterdedir. Faşist Türk devletinin teknolojiyi kullanarak gerilla-sivil ayrımı yapmaksızın bu saldırıları yürütebilmesi, ABD’nin yanı sıra kukla Irak devletinin, özellikle de Güney’deki çürümüş Barzani yönetiminin işbirliğiyle mümkün olmaktadır.

Benzer uluslararası kalleşlik, Kuzey ve Doğu Suriye somutunda da karşımıza çıkıyor. Burada da ABD’nin ve Barzani yönetiminin uzantısı beslemelerin yanı sıra Rusya ve Esat rejimi de suç ortakları arasında. Faşist Türk devleti Rusya ve ABD’nin denetimindeki Suriye hava sahasını elini kolunu sallayarak kullandığı gibi, kara sınırlarını da bu emperyalist ve gerici koalisyonun göz yummasından yararlanarak istediği gibi çiğneyebiliyor. Son Hesekê saldırısının da gösterdiği gibi, Kobanê Direnişi ve Rojava Devrimi’nin belini kırdığı IŞİD katil çetesinin canlandırılmaya çalışılmasından herbiri ikide bir kılık değiştiren El-Kaideci beslemelerin Türk Ordusu’nun komutasında Azerbaycan’dan Libya’ya kadar Suriye dışındaki sıcak çatışma noktalarında da Batılı emperyalizmin piyonları olarak kullanılması yine uluslararası komplonun günümüzde karşımıza çıkan uzantıları arasındadır.

Peki uluslararası komplo ile ne amaçlanmıştır? Kürt halk önderinin şahsında Kürtlerin özgürlük mücadelesine yöneltilmiş bu alçakça saldırı, 1980’lerden itibaren adım adım örülen “Büyük Ortadoğu Projesi”nin bir parçasıdır. Kürt halkının meşru ulusal talep ve özlemlerinin hiçe sayıldığı Sykes-Picot ve Lozan dayatmalarının 1990’ların dünyasında aldığı biçimdir.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin stratejik amacı, ABD önderliğindeki Batılı emperyalist bloğun, Ortadoğu’daki enerji kaynakları ve onların iletim yolları üzerinde uzun yıllar sürecek mutlak bir hegemonya ve denetim kurmaktı. Sovyet bloğunun dağıldığı tek kutuplu dünya koşullarında bu amaca ulaşabilmek için, bölgede ABD ve Batılı emperyalizmin vurucu gücü misyonunu oynayan İsrail’in güvenliği açısından tehdit oluşturan bütün odakların tasfiyesi hedefleniyordu. İran’daki molla rejimi, o dönemin Suriye ve Irak devletlerinin parçalanarak Batı emperyalizmi ve İsrail için bir tehdit olmaktan çıkarılması, stratejinin ayaklarından biriydi. Onun diğer ayağını ise Kürt özgürlük mücadelesinin ehlileştirilerek ABD ve müttefiklerinin eline bakan, onlara mahkum bir konumda tutulması oluşturuyordu. Başka bir ifadeyle, KDP ve KYB çizgisinde somutlanan feodal aşiretçi işbirlikçiliğin hakim hale getirilmesi hedefleniyordu. Abdullah Öcalan önderliğindeki PKK ve PKK’nin önderlik ettiği Kürt özgürlük mücadelesi bu projenin önündeki en büyük engeldi. Öcalan ve PKK, kendi gücüne güveni esas alan devrimci militan bir çizgiyi temsil etme yanında asıl olarak, demokratik halkçı bir toplumsal düzen hedefiyle sadece bütün emperyalistlerin değil, bölgedeki bütün gerici rejimlerin nefret ettiği düşmandı. Zaten bu yüzden hem uluslararası hem de bölgesel düzeyde aralarındaki çelişkiler ne kadar keskin olursa olsun, bu devrimci alternatifin ortadan kaldırılmasında kolayca birleştiler. Bu karşı devrimci kirli koalisyon günümüzde de sürüyor.

Emperyalistler ve bölge gericilikleri Kürt halk önderini tuzağa düşürüp rehin alacak olurlarsa PKK’nin, gerillanın ve Kürt halk kitlelerinin büyük bir şaşkınlık ve umutsuzluğa sürükleneceğini umdular. Öndersiz bırakılmış bir partinin, gerillanın ve halkın direnme ve savaşma iradesini kaybedip birbirine düşmesini beklediler. Fakat bütün bu hevesleri kursaklarında kaldı. İlk ayların şaşkınlığı sırasında onların bu beklentilerine cevap olmaya yeltenen bazı tabansızlar çıktı çıkmasına fakat parti ve gerilla bu ihanet girişimlerini çarçabuk aşmasını bildi. Eskisinden daha güçlenmiş bir irade, daha bilenmiş bir kazanma arzusu ve kararlılıkla özgürlük yürüyüşündeki adımlarını büyüttü, hızlandırdı. Kendisine uygulanan tecritin katılığına rağmen İmralı’yla olan bağı ve bağlılığı zayıflamadı. Gerilla mücadelesini, kadın devrimini, uluslararası ilişkilerini büyüterek yanıtladı bu alçakça komployu.

PKK önderliğindeki Kürt özgürlük hareketi, gerilla ve serhildanlar ve nihayet Rojava Devrimi, sergilediği bu duruş sırasında Türkiyeli yoldaşlarının, Türkiye solunun militan damarını temsil eden devrimciler ve komünistlerin yoldaşça desteğini yanlarında buldu. İki halkın en yiğit kadın ve erkek evlatlarının kanları Rojava’da birbirine karıştı.

Bu enternasyonalist yoldaşlık bayrağı bugün Birleşik Mücadele Güçleri’nin elinde. Emperyalizme ve faşizme karşı zafere kadar da yere düşmesine izin verilmeyecek!

Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir